Τετάρτη 30 Μαρτίου 2011

BOVINE SPONGIFORM ENCEPHALOPATHY (Deli İnek Hastalığı)



BOVINE SPONGIFORM ENCEPHALOPATHY
(Deli İnek Hastalığı)
Dr. Öznur YAZICIOĞLU


Günümüzde "Deli inek hastalığı" olarak da bilinen Bovine spongiform encephalopathy (BSE), ergin sığırların sentral sinir sistemini etkileyen yavaş seyirli, ilerleyici ve öldürücü nörodejeneratif bir hastalığıdır. Hastalık, ilk kez İngiltere'de Kasım 1986'da hasta sığırlara ait beyinlerin histopatolojik muayenesiyle tanımlanmıştır. Hastalık, sinir hücrelerinde beynin süngerimsi görünüşüne sebep olan vakuol şeklinde boşlukların oluşmasıyla karakterizedir.

İngiltere dışında az sayıda BSE olayları (yaklaşık 1500 olay), Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, İrlanda Cumhuriyeti, İtalya, Liechtenstein, Lüksemburg, Hollanda, Portekiz, İspanya ve İsviçre'de yerli sığırlarda görülmüştür. Kanada, Falkland adaları ve Oman'da ise sadece İngiltere'den ithal edilen sığırlarda çok az sayıda olay bildirilmiştir.


Scrapie ve scrapie benzeri hastalıklar, uzun bir inkübasyon süresine sahip olmaları ve hastalığın enfekte sinir dokularının alımı yoluyla başka bir canlıya bulaştırılabilmesi nedeniyle "transmissible spongiform encephalopathy'ler" adıyla da anılırlar. Koyunlarda Scrapie hastalığı, minklerde Transmissible Mink Encephalopathy (TME), geyik ve elklerde Chronic Wasting Disease (CWD), insanlarda Kuru, Creutzfeldt Jakob Disease (CJD) ve Gertzmann-Straussler-Scheinker (GSS) hastalığı bu grub hastalıklardandır. BSE de transmissible spongiform encephalopathy'ler olarak bilinen bu öldürücü nöyrodejeneratif hastalıklar grubunda yer alır.

İnsan ve hayvanlarda transmissible spongiform encephalopathy'lere neden olan ajanlar, filtrelerden geçebilir ve en küçük viruslardan 100 kat daha küçüktürler. Boyutlarıyla ilgili en büyük değerler, onları küçük virus partikülleri sınıflaması içine sokar. Virusların aksine bu ajanların enfektivitesi; formaldehid, b-propiolaktan, proteazlar, nukleazlar ve ısı gibi birçok fizikokimyasal muamelelere, iyonize ve ultraviyole radyasyona ve virus ya da bakterileri normalde inaktive eden dezenfektanlara oldukça dirençlidir.

Bu ajanlar, konakçıda spesifik bir immun ya da yangısal cevaba neden olmazlar. Bu yüzden canlı hayvanlarda serolojik tekniklerle bu ajanların varlığını saptamak mümkün değildir. Enfekte hayvanlar, sadece klinik hastalığı geliştirdiklerinde identifiye edilebilirler.

Ajanların yapısı konusunda 3 temel teori ileri sürülmüştür:

Prion ya da nükleik asitten yoksun ve hücrenin daha anormal bir protein oluşturmasına sebep olabilen "proteinaz K'ya kısmen dirençli anormal bir protein",

Alışılmamış bir virus,

Virino ya da konakçı proteinleri tarafından korunan çıplak nukleik asitten oluşmuş "tam olmayan bir virus".

Ancak son 10 yıl boyunca elde edilen bulgular, prion teorisini desteklemiştir. Scrapie ve benzeri hastalıklarda; enfeksiyöz ajanın nükleik asitleri yıkıma uğrattığı bilinen işlemler ile enfektivitesini kaybetmemesi, araştırıcıları ajanın, genetik materyal kapsayan bir virus ya da bilinen diğer bir ajan tipinde olmadığı düşüncesine itmiştir. Sadece proteinleri denatüre eden işlemler enfektiviteyi düşürdüğünden proteinin, ajanın esas komponenti olduğu kanısına varılmış ve "prion" terimi ile adlandırılmıştır. Prion "nükleik asitleri modifiye eden uygulamalarda inaktivasyona dirençli olan küçük protein yapısında enfeksiyöz partiküller" olarak tanımlanır. Bu hastalık sınıfını, virus, bakteri, mantar ve bilinen diğer patojenlerden ileri gelen hastalıklardan ayırmak için de "Prion hastalıkları" terimi kullanılmıştır.

Prion protein (PrP), vücutta birçok dokuda ve özellikle beyinde bulunan normal bir membran glikoproteinidir. Bu normal proteine, selüler prion protein (kısaca PrPC) denir. Proteaza dirençli enfeksiyöz forma ise scrapie prion protein (kısaca PrPSC) denir. PrPSC, insan ve hayvanlarda tüm prion hastalıklarının patojen komponentidir ve normal prion proteinden (PrPC) köken alır. Normal bir hücreye giren bir molekül PrPSC, bir molekül PrPC ile temas eder ve kimyasal ya da şekilsel modifikasyon gösterebilen ve henüz tam olarak bilinmeyen moleküler bir mekanizma ile onun PrPSC yapısına dönüşmesine yol açar. Dönüşen her yeni molekül, diğer normal PrPC moleküllerinin yapısını değiştirir. Bu olay, PrPSC tehlikeli seviyelerde birikinceye kadar devam eder ve PrPSC beyinde fibriller halinde kümelenmeye meyleder.

Bu nedenle BSE dahil tüm prion hastalıklarında; taze beyin ekstratları, elektron mikroskobik muayenelerde kolayca tespit edilebilen ve scrapie'ye ilgili fibriller denen (scrapie-associated fibrils=kısaca SAF) karakteristik anormal fibrillerin birikimini kapsar. SAF, prion proteinin patolojik kümeleridir. Prion proteinin tek bir konakçı geni (PrP geni) tarafından kodlandığı bulunmuştur.

Epidemiyolojik çalışmalar, İngiltere'de scrapie'li koyunların rendering materyalinde kullanılması sonucu sığır populasyonunun, et-kemik unu şeklinde ruminant orijinli protein kapsayan yemler vasıtasıyla scrapi benzeri bir ajana maruz kaldığını göstermiştir.

Epidemiyolojik bulgulara göre BSE'nin inkübasyon periyodu, 2 yıldan 8 yıla kadar değişebilir. En yüksek yaş insidansı 3-5 yaş arasındadır.

Olayların çoğu Holstein-Friesian ırkı süt ineklerinde gözlenmiştir. Sütçü sürülerdeki hastalık insidansının etçi sürülere göre daha büyük olmasının nedeni, sütçü sürülerde buzağıların yaşamın ilk 6 ayı süresince et-kemik unu kapsayan konsantre yemlerle beslenmesidir.

BSE olaylarının saptandığı çiftliklerin %50'sinde koyunların bulunmaması, scrapi ajanının koyunlardan sığırlara direkt ya da indirekt temas yoluyla bulaşamayacağını göstermiştir. Her olay primer bir olaydır. Enfeksiyonun sığırdan sığıra ve diğer türlere yatay bulaşma bulgusu yoktur. İngiltere Tarım Bakanlığının araştırma sonuçları, BSE'de maternal bulaşmanın olabileceğini göstermiştir.

Çeşitli aşılar, hormonlar, antelmentikler, herbisitler, pestisitler gibi çeşitli farmasötik ürünlerin ya da tarımsal kimyasalların kullanımı yoluyla da bulaşma tanımlanmamıştır. Ayrıca BSE'nin çıkışı ile sürüler arsındaki hayvan hareketi ya da sığır ithalatı arasında da bir ilişki kurulamamıştır.

BSE deneysel olarak aktarılabilen bir hastalıktır. Günümüzde BSE; sığır, fare, koyun ve keçilere oral yolla ve inokülasyon ile, domuz ve marmoset maymunlarına sadece inokülasyon ile bulaştırılmıştır.

BSE olayları, nörolojik ve genel bulguların bir kombinasyonunu kapsar. Nörolojik bulgular, 3 kategoride toplanır.

Davranış ya da huy değişiklikleri; ençok korku ve sinirlilik hali olarak gözlenir. Hayvan kendisine yaklaşıldığında ya da bir yere sıkıştırıldığında hemen reaksiyon gösterir. Sağım odasına girmeye ve kapı aralarından geçmeye isteksizdirler.

Duruş ve yürüyüş anormallikleri; ençok arka bacak ataksisi, tremorlar ve düşme gözlenir. Ataksi, hayvan hızlı yürütüldüğünde belirginleşir ve yürüyüş sallantılıdır. Bazen arka bacak eklemlerinde gelişen hiperfleksiyon, hayvan yürütüldüğünde arka bacakların sürüklenmesine ve inkoordinasyona sebep olur. Bu yürüyüş anormallikleri, hayvan her iki yönde dairesel bir tarzda döndürüldüğünde şiddetlenir. Topuklara vurulduğunda sendeleme hatta düşme meydana gelebilir.

Duyumdaki değişiklikler; sese ve dokunmaya karşı reaksiyon gözlenir. Özellikle baş bölgesindeki muayene girişimleri hayvanı şiddetli kızdırır. Sağımda da dokunmaya karşı şiddetli tekmeleme eğilimi gösterebilirler.

BSE'li sığırlarda en sık görülen genel klinik bulgular; kilo kaybı ve süt veriminin düşmesidir. Ancak çoğu hayvanda iştiha iyidir. Haftalar süren bir periyod boyunca klinik bulgular giderek kötüleşir. Sonunda hastalık, uzanıp yatma ve ölümle sonuçlanır. İlk bulgulardan ölüme ya da kesime kadar klinik hastalığın süresi, 2 haftadan 6 aya kadar değişebilir.

Başlangıçtaki klinik bulgular, kısa bir klinik seyre sahip olan hipomagnezemi ve ketosisin sinirsel formu ile karıştırılabilir. Genelde belirli bir süre nörolojik bulgulara sebep olan serebral listeriosis, kuduz, beyaz derili mumifikasyon, kurşun zehirlenmesi, sentral sinir sistemi tümörleri, çavdar otu sendelemesi (rye grass staggers), Aujesky hastalığı ve serebro-kortikal nekroz gibi hastalıklar ayırıcı teşhiste dikkate alınmalıdır.

Enfekte sığırları teşhis edecek immunolojik ya da serolojik bir diagnostik test yoktur. BSE'nin teşhisi, klinik bulguların tanımına ve beynin histolojik muayenesine dayanır. Yaklaşımsal klinik ya da kesin olmayan histolojik teşhis (örn. otoliz nedeniyle); elektron mikroskobik olarak beyin ekstratlarında SAF'ın identifikasyonu ya da immunokimyasal (polyacrylamide gel electrophoresis, Western blotting) ve immunohistokimyasal teknikler ile anti-PrP antikorları kullanılarak modifiye proteinaz-K dirençli PrPSC'nin tayini ile doğrulanabilir.

Sığırlar için BSE enfeksiyonunun bilinen tek kaynağı, süt sığırı rasyonlarına katılan kontamine et ve kemik unudur. Enfeksiyonun bu yolu, İngiltere'de temmuz 1988'de sığır ve diğer ruminantların yemlerine ruminant deriveli protein katılmasını yasaklayarak etkili şekilde kesilmiştir. 1990 yılında tüm hayvan ve kanatlı yemlerinde, spesifik sığır organlarının ya da bunlardan derive alan proteinin kullanılmasını önleyen özelleşmiş bir sığır sakatatları yasağı konulmuştur.

Özelleşmiş sığır sakatatları, 6 aylığın üzerindeki tüm sığırlarda beyin, spinal kord, timus, dalak, tonsiller ve Peyer plaklarının bulunmasından dolayı bağırsakları kapsamıştır. Bu tedbirlerin bilimsel temeli, scrapie'li koyunlarda yapılan enfektivite çalışmalarının sonuçlarına dayanmıştır. 6 aylığın altındaki buzağılara ait materyaller, az ya da hiç tayin edilebilir enfektivite kapsamayacağı düşüncesiyle yasak içine alınmamıştır.

İnsanlar için başlıca sağlık riski, BSE ile enfekte sığırlardan hazırlanan gıda ürünleri olduğundan, insan gıda zincirinden yüksek enfektivite seviyelerine sahip sığır sakatatlarını uzaklaştırmak amacıyla bu yasak bir yıl önce çıkarılmış ve hasta hayvanlardan elde edilen süt dahil ürünler ile daha sonra sağlıklı hayvanlardan alınan materyal de dahil özelleşmiş sığır sakatatlarını, büyük lenf düğümlerini ve sinirleri kapsamıştır. Bu koşullar altında, İngiltere'den Avrupa Komisyonunun diğer üye ülkelerine et ihracatına izin verilmiştir. 1996 yılından başlayarak İngiltere'den diğer ülkelere sığır eti kapsayan gıda ve gıda ürünlerinin satışı ile sığır dokularından derive alan kuyruk yağı ve jelatin gibi ürünlerin satışı yasaklanmıştır. Ancak 1999 yılında Avrupa Birliği özel şartları yerine getiren etlerin yasağını kaldırmıştır (örn. hiçbir BSE olayının görülmediği ve 30 aylık yaştan küçük hayvanların kesildiği çiftliklerden kemiksiz sığır eti vs.). İngiltere'de diğer bir tedbir olarak hastalık, haziran 1988'de şüpheli hayvanların zorunlu kesimini gerektiren şekilde ihbarı mecburi yapılmıştır.

BSE'nin görülmediği ülkeler, hastalığı canlı hayvanların ya da kontamine et ve kemik ununun ithalatıyla kazanabilirler. Avrupa Komisyonu, İngiltere'den diğer üye devletlere gıda yasağının etkili olduğu tarih olan haziran 1988'den sonra doğan hayvanlara kadar canlı sığırların ithalatını sınırlamıştır. Daha sonra 6 aylık yaştan önce kesilmeleri kaydıyla sadece besi buzağılarının ithalatına izin verilmiştir. Avrupa Komisyonu, Nisan 1990'dan itibaren de BSE'yi ihbarı mecburi bir hastalık yapmıştır. Bu tarihten beri birçok ülke, ulusal sürülerinde BSE bulgusunu aramak için surveylans programları başlatmıştır.

Creutzfeld-Jakob'un yeni formunun (vCJD) ortaya çıkışından sonra bir diğer bulaşma riski, prionlar ile enfekte bireylerden alınan kan ve plazma ürünleri vasıtasıyla enfeksiyon olasılığıdır. Bu nedenle İngiltere Sağlık Bakanlığı, İngiliz vericilerden alınan kanların, farmasötik ürünler için kullanılmayacağını bildirmiştir. Bazı ülkeler de İngiltere'de 6 aydan fazla ya da bir yıldır oturan kişilerden kan alınmasını yasaklamışlardır











Δεν υπάρχουν σχόλια:

Δημοσίευση σχολίου