Τετάρτη 30 Μαρτίου 2011

KOYUN - KEÇİ ÇİÇEK

KOYUN - KEÇİ ÇİÇEK
Dr. Öznur YAZICIOĞLU
Uzm Vet.Hekim


Koyun-Keçi Çiçek, koyun ve keçilerin ateş, deri ve müköz membranlarda papül ya da nodül şeklinde lezyonların oluşumu ve sistemik enfeksiyon halinde özellikle akciğerlerde fokal pnömoni ile karakterize ölümle sonuçlanabilen akut ya da kronik viral bir hastalığıdır.

Etiyoloji
Virus, Poxviridae familyası Capripoxvirus genusunun bir üyesidir. Virusun, sadece bir serotipi vardır. Fakat sadece koyun ya da keçilerde daha şiddetli klinik hastalık meydana getiren suşlar olduğu gibi her iki tür için eşit patojenik olan suşları da vardır. Virus, serolojik olarak sığırların nodüler ekzantemine (lumpy skin disease) sebep olan virustan ayırt edilemez.

Virus, çürümeye, asit ve alkali koşullara dirençlidir. Kuru kabuklarda yıllarca, yünde 2 ay ve bulaşık yüzeylerde 6 ay canlı kalabilir. İodofor ve klorin dioksit gibi genel dezenfektanlara duyarlıdır.

Epizootioloji

Koyun-Keçi çiçek hastalığı, Sentral ve Kuzey Afrika’da, Orta Doğu ve Hindistan’da endemiktir. Son yıllarda Güney Avrupa’da (İtalya, Kıbrıs, Yunanistan ve Bulgaristan) salgınlar bildirilmiştir.

Koyun ve keçiler, başlıca duyarlı konakçılardır. Virus, sığırlarda çoğalabilir ancak klinik hastalığa sebep olmaz. Yabani çift tırnaklılarda hastalık bildirilmemiştir. Virus, insanlar için enfeksiyöz değildir.

Hastalık, koyun ve keçiler arasında direkt temas ile bulaşır. Virusun ana kaynağı, deri lezyonlarıdır. Başlıca bulaşma yolları;

Akut enfekte hayvanların çıkardığı virusun damlacık enfeksiyonu şeklinde solunum yoluyla alınması,

Derideki çiçek lezyonları ya da kabukları ile direkt temas sonucu derideki sıyrıklar vasıtasıyla,

Daha az olarak insektler aracılığıyla,

Deneysel olarak intravenöz, intranasal ya da subkutan inokülasyon yoluyladır.

Hastalığın genç hayvanlarda yüksek morbidite ve oldukça yüksek mortaliteye sebep olması, verim düşüklüğü, yün ve kıl kalitesinin düşmesine yol açarak ciddi ekonomik kayıblara neden olması ve birçok yolla bulaşabilmesi özellikleri, onun güçlü bir biyolojik silah olarak önemini arttırmaktadır.
Klinik Bulgular

Koyun-Keçi Çiçek, deride papülo-veziküler ya da nodüler formda gözükebilen akut ya da kronik seyirli viral bir hastalıktır. Hastalığın şiddeti, virus suşuna, hayvanın yaş ve ırkına bağlı olarak değişir. 1 aylığın altındaki kuzu ve oğlaklar şiddetli generalize hastalıktan ölürler. Yaşlı hayvanlarda klinik bulgular daha az şiddetli ve ölüm nadirdir. Ölüm, çoğunlukla iç organların ve özellikle akciğerlerin enfeksiyonunu izler. Yetişkinlerde morbidite, birkaç subklinik enfeksiyon ile birlikte yaklaşık 80%, mortalite yaklaşık 50%’dir. Bir aylığın altındaki duyarlı kuzu ve oğlaklarda ise morbidite 100%’e ulaşabilir and mortalite 95% kadar yüksek olabilir. Eşlik eden PPR enfeksiyonunun varlığında mortalite oranı, 50%-90%’lara kadar çıkar. Ayrıca kötü beslenme, ağır parazitizm ve şiddetli iklimsel koşullar da mortaliteyi arttıran faktörlerdir.

Klinik olaylar, hafiften şiddetliye kadar değişir. Hastalığın inkübasyon periyodu, enfekte ve duyarlı hayvan arasındaki teması takiben 8-13 gündür. Ancak insektler tarafından mekanik bulaşmayı ya da deneysel intradermal inokülasyonu takiben 4 gün kadar kısa olabilir. Bazı Avrupa koyun ırkları, deri lezyonları gelişmeden önce akut enfeksiyon sonucu ölürler. İlk bulgular, ateş, depresyon, konjunktivitis, lakrimasyon ve rinitistir. Bu bulguların görülmesini takiben 2-5 gün içinde perineum, inguinal bölge, skrotum, meme, koltuk altları ve burun ucu gibi derinin pigmentsiz ve yünsüz kısımlarında daha kolay seçilebilen deri lezyonları gelişir.





Deride ve kuyruk iç yüzünde koyun çiçek lezyonları. (Patoloji Bölümü. BVKAE)

Makulo-papular deri lezyonlarının oluşumu

Deride önce makula denilen küçük eritem bölgeleri oluşur ve bunu tüm vücutta ya da kasık, koltukaltı ve perineuma sınırlı olan ve orta kısmında ödemli eritem bulunan 0.5 -1cm çapında kabarık ve hafifçe rengi açılmış papül denilen sert şişkinlikler izler. Papüller nadiren içleri sıvı dolu veziküller ile örtülebilir. Hastalığın akut fazını atlatan hayvanlarda papüller, papül tabanındaki kan damarlarında şekillenen trombozlara ilgili olarak işemik nekroza uğrar. Böylece lezyon, çevresi hiperemik bir saha ile çevrili ve orta kısmı çökük ve nekrotik bir hal alır. Hastalığın seyrinin sonunda lezyonlar kurur ve kabuklaşır. Çiçek lezyonunun karakteristik özelliği, lezyonların tüm epidermis ve dermisi kapsaması ve subkutan dokuya penetre olmasıdır. Deri lezyonlarının şiddetine bağlı olarak, iyileşmeden sonra yerlerinde yünden yoksun bir nedbe dokusu gelişebilir. Sekunder bakteriyel enfeksiyon, iyileşmeyi komplike edebilir. Generalize papüllerin oluşumunu takibeden 24 saat içinde hayvanda rinitis, konjunktivitis ve tüm yüzlek ve özellikle preskapular lenf düğümlerinde büyüme görülebilir. Göz kapaklarındaki papüller, değişen şiddette blefaritise sebep olur. Göz ve burun mukozalarındaki papüller ülserleştikçe akıntılar mukopurulent bir hal alır. Ağız, anüs, prepusyum veya vagina mukozası nekroze olur. Ağız lezyonları yemeyi engellemedikçe iştahsızlık görülmez. Akciğer lezyonları ve şişkin bölge lenf düğümlerinden dolayı solunum güç ve gürültülüdür. Abortus nadirdir.

Makroskobik Bulgular

Akut enfekte hayvanların post-mortem muayenesinde; deri lezyonları, canlı hayvandakinden daha az belirgindir. Göz, ağız ve burun müköz membranlarında şiddetli olaylarda birleşebilen çiçek lezyonları oluşabilir. Tüm vücut lenf düğümleri büyümüş ve ödemlidir. Genellikle abomasum mukozası ve bazen rumen ve kalın bağırsak duvarında, ayrıca dil, yumuşak ve sert damak, trakea, ösefagus, vulva, prepusyum, meme ve meme başlarında da ülserleşebilen papüller bulunabilir. Karaciğer ve böbrek yüzeyinde ve hatta testislerde soluk görünüşlü alanlar seçilebilir. Akciğerlerde ve özellikle diyaframatik loblarda çok sayıda fokal beyaz-gri renkte odaklar bulunabilir.




Deri ve dudakta papüler lezyonlar (Patoloji Bölümü. BVKAE)



Dilde papüler lezyonlar (Patoloji Bölümü. BVKAE)




Akciğer ve abomasumda çiçek lezyonları (Patoloji Bölümü. BVKAE)




Ayırıcı Teşhis

Hastalığın teşhisinde; bulaşıcı ektima, mavi dil, PPR, fotosensitizasyon, dermatofilozis, uyuz, insekt ısırmaları, paraziter pnömoni, kazeöz lenfadenitis gibi benzer hastalık ve lezyonların ayırt edilmesi gerekir.

Teşhis

Derinin çoğunlukla pigmentsiz ve yünsüz kısımlarında gözlenen papül şeklindeki lezyonlar, ateş, lenfadenitis ve sıklıkla pnömoni bulguları, klinik teşhis için tanıtıcı niteliktedir. Klinik teşhis, laboratuvar muayeneleri ile teyid edilir.

Laboratuvar teşhisi; virus izolasyon ve identifikasyon teknikleri ile karakteristik histopatolojik bulgulara dayanır. Virus izolasyonu ve antijen tespiti için deri papülleri, akciğer lezyonları ve lenf düğümlerinden örnekler alınmalıdır. Virus izolasyonu ve enzime-bağlı immunosorbent assay (ELISA) için örnekler, nötralizan antikorların gelişiminden önce, klinik bulguların ortaya çıkışının ilk haftasında alınmalıdır. Nötralizan antikorlar bulunduğunda polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) ile örneklerden genom tayini yapılabilir. Hastalığın başlangıç döneminde alınan lenf düğümü örneklerinde, agar jel immunodiffuzyon test (AGID) ile presipitan antijen identifiye edilebilir. Ayrıca doku kültüründe hematoksilen-eosin boyama ile intrasitoplazmik inkluzyonlar görülebilir ve yine spesifik serumlar kullanılarak ve immunoperoksidaz ya da immunofloresan teknikleri ile antijen belirlenebilir.

Histolojik muayeneler için biyopsi ya da nekropsi materyallerinden lezyonlu deri kısımları ve ayrıca bulguların gözlendiği iç organ örnekleri (akciğer, böbrek, rumen) 10% formalin solüsyonu içinde gönderilmelidir.

En spesifik serolojik test, virus nötralizasyon testidir. AGID ve indirekt immunofluorescence testler, diğer poxviruslar ile kros reaksiyonlardan dolayı daha az spesifiktir.

Mücadele ve Kontrol

Endemik bölgelerde hastalığı kontrol etmenin en etkili yolu, aşılamadır. Enfekte bir bölgeden hastalıksız bir bölgeye enfekte hayvan ve hayvansal ürünlerin hareketlerinin kısıtlanması, hastalığın girişini önlemede esastır.

Ülkemizde mücadele amacı ile hastalık çıkan yerlerde tamamen iyileşmeden yada son ölümden sonraki 60 gün süresince karantina uygulanmakta ve hastalık çıkan bölgelerde hastalığı takip eden iki yıl, yılda bir kez olmak üzere mihrak bölgesindeki bütün koyun ve keçiler aşılanmaktadır.

Koyun-Keçi çiçek aşısı; kuzu böbrek hücre kültürlerinde hazırlanan liyofilize, canlı, attenüe bir aşıdır. Aşılamaların sonbahar mevsiminin başlarında yapılması ve hastalık çıkmayan yerlerde gebeliğin son 6 haftası ile doğumdan sonraki ilk ayda, koruyucu aşılama yapılmaması önerilir. Aşıya ilgili bağışıklık 21 günde tam olarak oluşur, bağışıklık süresi 8 aydır.



Kaynaklar

CIDRAP.Sheep Pox and Goat Pox. http://www.cidrap.umn.edu/cidrap/content/biosecurity/ag-biosec/anim-disease/sgp.html, June 24, 2003.

OIE (2004). Manual of Diagnostic Tests and Vaccines for Terrestrial Animals, 5 th edition, Paris, France, 153-162.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı. Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü. 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu. Ankara. 1995

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı. Pendik Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü. Ürünler. Aşılar. Koyun-Keçi Çiçek Aşısı. www.pendik.vet.gov.tr

SIĞIR VEBASI





SIĞIR VEBASI
Dr. Öznur YAZICIOĞLO
Uzm Vet.Hekim



Sığır vebası, sığır ve mandaların sindirim kanalı mukozalarında nekrotik, erosive ve hemorajik lezyonların meydana gelmesi ve tüm lenfoid organlarda lenfositlerin yıkımı ile karakterize çok bulaşıcı ve mortalite oranı yüksek bir viral hastalıktır

Etiyoloji

Sığır vebası virusu, Paramyxoviridae familyasının Morbillivirus genusunda yer alır. Virusun sadece bir serotipi olmasına rağmen, izolatlar arasındaki farklar monoklonal antikorlar kullanılarak gösterilebilir ve bu izolatlar enfekte hayvanlarda hastalık oluşturma yetenekleriyle de ayrılırlar.

Sığır vebası virusunun virulansında, Doğu Afrika’da enzootik olan hafif virulanslı suşlardan Orta Doğu ve Hindistan’da prevalant olan ve duyarlı konakçılarda %100 mortaliteye sebep olabilen oldukça virulant suşlara kadar değişen varyasyon bildirilmiştir. Hipovirulant suşlar, daha az şiddetli klinik tabloya neden olur ve daha az bulaşıcıdırlar. Bu suşlara ilgili olaylarda, enfekte bir hayvandan virusun atılması çok zayıftır. Bu da hastalığın yavaş ve sinsi bir şekilde yayılmasına yol açar.

Virus, çevre şartlarına karşı oldukça hassastır. Yüksek ısı, ışık, kurutma, kokuşma, aşırı pH ve kimyasallar etkeni kolayca inaktive eder.

BOVINE SPONGIFORM ENCEPHALOPATHY (Deli İnek Hastalığı)



BOVINE SPONGIFORM ENCEPHALOPATHY
(Deli İnek Hastalığı)
Dr. Öznur YAZICIOĞLU


Günümüzde "Deli inek hastalığı" olarak da bilinen Bovine spongiform encephalopathy (BSE), ergin sığırların sentral sinir sistemini etkileyen yavaş seyirli, ilerleyici ve öldürücü nörodejeneratif bir hastalığıdır. Hastalık, ilk kez İngiltere'de Kasım 1986'da hasta sığırlara ait beyinlerin histopatolojik muayenesiyle tanımlanmıştır. Hastalık, sinir hücrelerinde beynin süngerimsi görünüşüne sebep olan vakuol şeklinde boşlukların oluşmasıyla karakterizedir.

İngiltere dışında az sayıda BSE olayları (yaklaşık 1500 olay), Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, İrlanda Cumhuriyeti, İtalya, Liechtenstein, Lüksemburg, Hollanda, Portekiz, İspanya ve İsviçre'de yerli sığırlarda görülmüştür. Kanada, Falkland adaları ve Oman'da ise sadece İngiltere'den ithal edilen sığırlarda çok az sayıda olay bildirilmiştir.

Σάββατο 19 Μαρτίου 2011

VÜCUT KONDİSYON SKORU (Vücut Yapısının Değerlendirilmesi)

                                    
VÜCUT KONDİSYON SKORU (Vücut Yapısının Değerlendirilmesi)
 
Vücut kondisyon skoru süt sığırlarının vücut yapılarının zayıf ve aşırı yağlanmış durumlarına göre 1-5 arasında sınıflandırılmasıdır. Kondisyon skorunun düzenli olarak takip edilmesi; sağlıklı ve verimli bir sürünün elde tutulmasını sağlar. Hayvanların çok zayıf veya çok yağlı oluşu, beslenme yetersizlikleri, sağlık sorunları ve sevk idaresinin yerinde olup olmadığını anlamamıza yardım eder.

Κυριακή 6 Μαρτίου 2011

Sıcak stresinin süt sığırları üzerine etkisi

                                        

Sıcak stresinin süt sığırları üzerine etkisi

                          
HAZIRLAYAN: CEMİL ÇABUK / MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ
            

Bakım ve beslenme ile ilgili bilimsel gelişmeler sonucu süt sığırlarının daha yüksek verim kabiliyeti kazanmaları ineklerin daha kolay metabolik hastalıklara yakalanmalarına ve döl verim kabiliyetlerin de önemli azalmalara neden olmuştur.Bunun yanı sıra süt sığırların da yüksek hava sıcaklıklarında bu problemlerin belirgin bir şekilde artışı gözlenmiştir.
Son yıllarda Türkiye’de de yaz aylarında küresel ısınmadan kaynaklandığı ileri sürülen daha sıcak ve nemli mevsimler yaşanmaya başlamıştır. Bir taraftan da süt sığırcılığının yoğunlaştığı bölgelerin Türkiye’de daha çok yazları sıcak geçen bölgeler olduğu düşünülürse, yüksek verimli ineklerin sıcak stresinde iyi bir strateji ile beslenmeleri önemli bir konu haline gelmiştir.
Sıcak stresinin etkileri
1.Sıcak Stresinin Fizyolojik Etkileri
Sıcak stresi altındaki ineklerde sindirim sisteminde ve metabolizmada bazı değişiklikler meydana gelir. Bunun başında kandaki hormonal denge, asit-baz dengesi ve  rumen  pH’sı ile ilgili değişimler gelir.Bu değişikliklerin sonucunda yem tüketiminde azalma ve hayvanda bazı stres şartları ortaya çıkmaktadır. Sıcak stresi altındaki inekler yem tüketimini azaltırlar, aktiviteleri azalır, durmak için gölge ve rüzgarlı bölgeleri tercih ederler,solunum hızları ve terlemeleri artar ve kan akışı perifer de yoğunlaşır.