Τετάρτη 12 Μαΐου 2010

NEOSPOROSIS



Doç.Dr.Gülay VURAL

Neosporosis, Neospora caninum tarafından olusturulan ve genis bir omurgalı
hayvan soyunda görülen protozoer bir hastalıktır. N. caninum ilk olarak 1988 yılında bir
köpeğin merkezi sinir sisteminden izole edilmistir. 1957 yılından bu yana saklanan doku
örneklerinde Neospora caninum‘un varlığı tespit edilmis olup, bundan önceki yıllarda
Toxoplasma gondii’’ye olan benzerliğinden dolayı yanlıs teshis edildiği bildirilmistir
(DUBEY ve LINDSAY, 1996).

Sınıflandırma
Neospora caninum’ un PCR çalısmaları ile nükleotid dizileri DNA sıklığı ve
ribozomal RNA’ları incelenmis ve asağıdaki sekilde sınıflandırılmıstır (DUBEY ve LINDSAY,
1996).

Anaç : Apicomplexa Levine , 1970
Sınıf : Sporozoa Leuckart, 1879
Sınıfaltı: Coccidia Leuckart, 1879
Takım : Eimeriina Leger , 1911
Aile : Sarcocystidae Poche, 1913
Cins : Neospora
Tür : Neospora caninum

MORFOLOJI
Neospora caninum ‘un takizoit ve doku kistleri ile bunların içlerindeki bradizoitler,
köpek dıskısı ile atılan ookistleri belirlenmistir.

Takizoit form özellikle beyin, omurilik, plasenta, fetüs olmak üzere birçok
organdan izole edilmistir. Takizoitlere özellikle makrofajlarda, polimorf çekirdekli
lökositlerde, sinir hücrelerinde ve birçok değisik hücre tipinde rastlanmaktadır. Giemsa ve
Wright boyasıyla boyandıktan sonra ovoid formda görülürler. Elektron mikroskopla
yapıları incelendiğinde organel yönünden oldukça gelismis oldukları gözlenir. Takizoitlerin
yapısında hücre çeperi, mikronem, konoid, 8-12 anterior ve 4-6 posterior roptri, nukleus,
nukleus zarı, endoplazmik retikulum, golgi aygıtı ve mitokondri bulunur. Takizoitler 4-7 -
1,5-5 μm çapında tipik apikompleksan sekilde olup, hücre içerisinde parazitofor vakuolde
bulunanlar kabaca muz seklindedir. Hücre içerisinde serbest olanlar ise yuvarlağa yakın
sekildedir. Serbest olanlar ikili, üçlü veya daha fazla sayıdan olusan gruplar halinde spinal
sıvıdaki mononükleer hücreler, kan damarları çevresindeki sinir hücreleri ve diğer vücut
hücrelerinde bulunurlar. Bir veya iki çekirdek tasırlar. Tek plazmolemma içeren peliküle
sahip olan iç tarafta çift katlı membran kompleksi vardır. Polar halka ve buradan çıkan 22
adet subpelikular mikrotübül ve konoidin arkasında iki apikal halka bulunur. Parazitin ön
yarımında 12 roptri, konoid hizasında ise 6-8 roptri vardır. Mikronem ön yarımda fazla
sayıda arka yarımda ise azdır. Sitoplazmada 2-8 adet ovalimsi elektron koyu cisimcik yer
alır. Çekirdek ve çekirdekçik parazitin arka yarımına yerlesmistir. Ayrıca golgi aygıtı,
endoplazmik retikulum, ribozomlar ve 1-2 adet mitokondri bulunur. Mikropor yoktur.
Parazitofor vakuolde intravakuoler tübüller mevcuttur (DUBEY ve LINDSAY, 1996; SPEER
ve ark.,1999).
Neospora caninum bradizoitlerinin ölçüleri ise 7,3-1,5 μm’dir. Bradizoitler, takizoit
formda bulunan organellere sahiptir. Neospora caninum bradizoitleri, diğer Coccidia sınıfı
altında bulunan protozoonların bradizoitlerinden, mikropor içermemesiyle ayrılır. Parazitin
doku kistleri yuvarlak veya ovalimsi yapıda olup, periyodik asid schiff boyası (PAS),
Wright Giemsa ve immunoperoksidaz boyaları ile çok boyanırlar. Kistler 24,3-19,2 μm
büyüklüğündedir. Mikropordan yoksun 50-200 civarında bradizoit içermektedir. N.
caninum kistlerinin duvarları da 0.74-4 μm kalınlığındadır ve iki tabakadan olusur. Bunlar
ince primer yapıdaki kist duvarı birinci tabakayı, kalın granüler duvarıda ikinci tabak olan
dıs tabakayı olusturur. Sadece merkezi sinir sisteminde bulunan doku kistleri ,1-4 μm
kalınlıkta bir duvara sahip olup, septum benzeri yapılarla bölümlere ayrılmakta ve kist
duvarında lipid benzer yapılar görülmekte, ayrıca vesiküler yapılar bulunmaktadır. Kistler
içerisinde bulunan bradizoitler ise ince yapılı ve 3-4,3-0.9-1.1 μm çapında olup, sinir
hücrelerinde paket halinde bulunur ve PAS pozitif granüller fazladır. Takizoitlerde ise bu
granüller daha azdır (JARDĐNE,1996; SPEER ve ark.,1999).
Ookistler köpeklerin dıskısıyla dısarı atılmaktadır. Yuvarlak oval formda 11,7 x
11,3 μm boyutlarındadır. Mikropil içermemektedir. Sporozoitler elipsoidal olup stieda
cisimciği içermez ve 8,4 x 6,5 μm ölçülerindedir. Ookistler morfolojik olarak Hammondia
heydorni ookistlerine benzemektedir (LINDSAY ve ark.,1999).

BİYOLOJI
Neospora caninum sporozoa sınıfında bulunan diğer protozoonlara benzer bir
gelisme göstermektedir. Neospora caninum köpeklerin sindirim sisteminde endodiyogeni
ile çoğalmakta, ookistler dıskı ile dısarı atılmaktadır. Ookistler yem ve sularla arakonaklar
tarafından alınmaktadır. Köpekten köpeğe plasental bulasma sözkonusu olabilmektedir.
Hastalığa yakalanmıs köpeklerde enfeksiyonun ömür boyu sürdüğü kabul edilmektedir.
Takizoitler ve bradizoitler köpek dahil N.caninum’la infekte olabilen bütün canlılarda
bulunurlar (DUBEY ve LINDSAY, 1996; LINDSAY ve DUBEY,1989; MCALISTER ve
ark.,1998).
Sığırlarda sığıra bulasım plasental yolla olabilmektedir. Ancak enfeksiyonun bir
sürüde ilk kez ortaya çıkmasında, sürüye enfekte bir disi katılması ya da oosist atan son
konak karnivor dıskısı ile bulasık gıdanın alınması etkin olmaktadır. Hayvanlarda yas ırk
ve mevsimlere bağlı olarak bulasmada bir değisiklik bulunmadığı ve etkenlerin sığırlarda
tekrarlayan abortlara neden olabileceği, ancak abortun tekrarlama süresi veya kaç
gebelik boyunca devam ettiği tartısmalı bir konudur (DUBEY ve LINDSAY, 1996; UMUR ve
ARSLAN,1996).

YAYILISI
Neosporosis basta Avusturalya, Kanada, Danimarka, Đrlanda, Đsrail, Hollanda,
Japonya, Meksika olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde sığırlarda görülmektedir
(DUBEY ve LINDSAY,1996; BUXTON ve ark,1997; PEREZ ve ark.,1998 ).
Neosporosis’te Kuzey Đspanya’da süt inekçi,liği yapılan isletmelerde yapılan
taramalarda % 30,6 (MAĐNER JAĐME ve ark., 1999); Portekiz’de yine süt inekçiliği yapılan
isletmelerde % 49 (THOMPSON ve ark., 2001); Kore’de et sığırcılığı yapılan isletmelerde
% 4.1 (KIM ve ark, 2002); Arjantin’de süt inekçiliği yapılan isletmelerde % 56,9
(CAMPERO ve ark.,1998); Kanada’da et sığıcılığı yapılan isletmelerde % 9 (WALDNER ve
ark., 2001); Avustralya’da süt isletmelerinde % 30 (Atkinson ve ark., 2000); Meksika’da
süt sığırcılığı yapılan isletmelerde % 59 (VASQUEZ ve ark., 2002); Polonya’da süt
sığırlarında %15,6 (CABAJ ve ark., 2000) seroprevalans saptanmıstır.
Neosporosis’e diğer hayvanlarda da rastlanmaktadır. Keçi, koyun, at, geyik, kedi,
maymun, tilki, rakun, fare ve sıçanlarda değisik ülkeler üzerinde yapılan çalısmalarda N.
caninum takizoitlerine rastlanmıstır (DUBEY ve LINDSAY,1996).

KLINIK SEMPTOMLAR
Neospora caninum sığır, koyun ve keçilerde aborta neden olmaktadır. N.
caninum’un ergin sığırlarda spesifik bir klinik semptomu belirlenmemistir fakat
tekrarlayan abortlar, zayıf ve kondüsyonu düsük buzağıların doğması, buzağılarda
nöromusküler bozukluklar, doğumu takiben üç bes gün içersinde görülürse de bazen bu
isaretlerin görülmesi iki haftaya kadar uzayabilir. Enfekte buzağılar düsük doğum
ağırlığındadırlar ve ayağa kalkma güçlüğü çekerler. Bazen ön ekstremiteler arkaya doğru
uzatılarak vücut bir düzlemde tutulmaya çalısılır, fakat ekstremiteler eklemlerden elle
bükülebilir durumdadır. Sinirlerin muayenesinde patellar reflekslerin azaldığı, pelvik
bölgenin ön kısmında reflekslerin kaybolduğu görülür (DUBEY ve LINDSAY,1996;
BARLING ve ark.,2000 ).
Hastalıkla ilgili klinik bulguların en iyi gözlendiği hayvan köpeklerdir. Arka
bacaklarda gerginlik, anormal yürüyüs, halsizlik gibi belirtilerle birlikte bazen hayvan arka
ayakları üzerinde duramayıp ön ayaklarından destek alarak yürür. Bunun yanı sıra ayak
refleksleri ve patellar refleksler normaldir. Ayrıca bas ve boyun hareketlerinde düzensizlik
ve kaslarda da kuvvetsizlik vardır. Bir köpekte özellikle maseter kasında olmak üzere
kaslarda atrofi, bir diğer köpekte ise dermatitis belirlenmis, özellikle anüsün ventralinden
baslayan ülseratif ve fistüler bir deri lezyonunun gelistiği gözlenmistir. Köpekler her yasta
N. caninum‘la infekte olabilirler. Fakat 5 haftalıktan daha büyük köpek yavrularında klinik
belirtiler, daha da siddetli olarak göze çarpar. Özellikle köpeklerde gittikçe artan paraliz,
omurilik anomalileri, boyun ağrıları, disfaji ve sonunda ölüm görülür. Klinik olarak paraliz
gelismis köpeklerde vücut ısısının yüksek olduğu dikkati çeker ve klinik bulgular olusan
meningoensefalomyelitisin göstergesidir. Deneysel olarak olusturulmus N. caninum
infeksiyonları, köpeklerde uterusta yavru ölümlerine ve hastalıklı yavruların doğumuna
neden olur. Hasta olarak doğan yavruların birkaçı ölür, geriye kalanlar ise normal olarak
hayatlarına devam ederler (DUBEY ve ark.,1988; DUBEY ve LINDSAY,1996).

PATOLOJI
Neospora caninum takizoit ve bradizoitlerine genelde beyinde ve iskelet kaslarında
rastlanır. Toxoplasma infeksiyonlarında görülen patolojik lezyonlar neosporosis
infeksiyonları için de kabul görmektedir. Neospora caninum infeksiyonlarına özgü
patogenez fötusta, neonatal dönemde birbirinin aynısıdır.
Abort olmus keçi fötusunda makroskobik olarak cerebral sıvıların her iki
ventrikülleri genisletmesi sonucu cerebellumun normalden küçülmesi ve bunun
sonucunda hemisferlerin atrofiye olması sonucu olusan hydrocephalus, subkutan ödemler
ve petesial cutaneous hemorajiler belirlemislerdir. Abort olmus yavruda mikroskobik
olarak deride mononükleer hücrelerin yaygın infiltrasyonu ve böbreklerde intersitisyel
nefritis gibi lezyonlar da tanımlanmıstır (DUBEY ve LINDSAY,1996).
Neospora caninum enfeksiyonuna yakalanmıs köpeklerde makroskobik lezyonlar
pek görülmemekle birlikte arka ayaklardaki paraliz, ataksi ve ülseratif dermatitis gibi
klinik bulgular neosporozisi düsündürmelidir. Karaciğer vücut ağırlığının % 5-6’sı kadar
büyümüs ve soluk sarı renktedir. Hepatositlerde nekroz vardır ve % 25’inden fazlası
yıkımlanmıstır. Akciğer konjesyoneldir. Bazen diffüz bir pneumoni tablosu görülür.
Miyokartta hücre infiltrasyonları ile birlikte kalp kası hücrelerinin içerisinde takizoitlere
rastlanabilir. Siddetli nonpurulent ve nekrotik bir meningoensefalomyelitis, ayrıca
vaskulitisle birlikte beyin, beyincik ve medulla spinaliste kan damarlarının etrafında tek
tek veya yığınlar halinde takizoitlerin görülmesi hastalık için tipik histopatolojik bulgu
olarak kabul edilebilir. Parazitin takizoit formu ile bradizoit formunu biribirinden ayırmak
için 4-6 mm kalınlığında kesilmis kesitlerin PAS ile boyanması gerekir. Takizoitler PAS ile
boyanmazken bradizoitler boyanmaktadır (DUBEY ve LINDSAY,1996).
Sığırlarda ve Koyunlarda neosporosisle ilgili patolojik bulgular anadan ziyade atık
fetus ve zayıf doğmus buzağılardır. Patolojik bulgular köpeklerdeki lezyonlara benzerlik
göstermektedir. Abort olmus fötuslarda, lezyonlar ise çoğunlukla beyin spinallerinde ve
kalpte görülür. Laboratuvara tanı için materyal gönderilirken ya fetusun tamamı ya da
aborte fetusun beyni gönderilmektedir. Bunların yanısıra akciğer ve böbreklerde de
lezyonlara rastlanabilir. Kalp genislemis, karkas ödemlidir. Histopatolojik olarak
multifokal nekrotik nonpurulent ensefalitis ve myokarditis görülebilir. Bu bulgular sığır
neosporosisi için karakteristik olarak kabul edilebilir. Nonpurulent ensefalitis ortada
nekrotik odak ve etrafında neuroglia hücreleri ile mononükleer hücrelerden olusur.
Lezyonlu bölgelerde takizoitlere de rastlamak mümkündür. Ancak takizoitlerin
identifikasyonu için immunohistokimyasl metodlar kullanılmalıdır. Abort olmus fötusa ait
plasenta kotiledonlarında N. caninum ile ilgili nekrozlar görülmektedir (DUBEY ve
LINDSAY,1996; GONZALES ve ark, 1999; PEREZ ve ark.,1998).


TANI
Neosporosis’de klinik belirtilere bakılarak tanıya gitmek hemen hemen
olanaksızdır. Neospora caninum infeksiyonlarında klinik belirtiler çok değisik olmakta, bu
nedenle genellikle birçok hastalıkla karıstırılabilmektedir. Klinik tanıya yardımcı olabilecek
karakteristik belirtilerin hemen görülmemesi nedeniyle birçok hastalığı birden
düsündürebilecek genel belirtilerle birlikte neosporosis de düsünülmelidir. Ancak N.
caninum infeksiyonu akla geldiği veya düsünüldüğü zaman, abort, merkezi sinir sistemi
bozuklukları ve encepholomylitis gibi klinik belirtiler yanında kesin tanıya yardımcı
olabilecek laboratuvar tanı yöntemlerinin de uygulanması gerekmektedir. Son yıllarda
doku kesitlerindeki N. caninum‘un identifikasyonunda Avidin-biotin-peroxidase complex
(ASPC) immunperoksidaz testi gelistirilmistir. Bu testle tavsanlarda üretilmis N.
caninum’un antikorları kullanılmaktadır. Böylece N. caninum takizoitlerini ve
bradizoitlerini apicomplexa subesindeki diğer kistlenen parazitlerden kolayca ayırmak
mümkün olmaktadır. Neospora caninum gibi dokularda kistlenen Toxoplasma,
Hammondia, Besnotia, Cystoisospora ve Sarcocystis’ler N. caninum ‘dan ayrılabilir.
Sarcocystis’in sizont ve gametleri iyi sınırlanmıs parazitik vakuol içinde bulunurlar. Kist
duvarı kalın yapıda olan Besnoitia spp. ise konakçı hücrenin nükleusunu içine alır ve bu
parazitin henüz köpeklerde bulunduğu rapor edilmemistir. Köpeklerin en yaygın kistlenen
paraziti olan Cystoisospora spp. ise özellikle bağısak hücrelerinde parazitik vakuol
içerisinde yerlesir ve sizontları çevre dokularda bulunmaz. Frankelia spp. küçük
memelilerin parazitidir ve kistleri sadece beyinde görülür. Hammondia heydorni’nin son
konağı köpeklerdir ve gelismelerinde iki konak kullanırlar. Fakat H. heydorni’nin sizont ve
gametonları köpeklerin bağırsak epitellerinde gelisir ve konak hücrede parazitik vakuol
içinde bulunur. Neospora caninum ’un ısık mikroskobik yapısı T. gondii’ye benzer. Ancak
N. caninum konak hücrede parazitik vakuol olmaksızın serbest olarak lokalize
olabilmektedir ve çok sayıda rhoptri tasır (DUBEY ve LINDSAY,1996; SCHARES ve
ark.,1999).


Isık mikroskobu ile teshis:
Bu teshiste amaç, protozoon etkeninin direkt olarak ısık mikroskobunda görülmesi
esasına dayanır. Bunun için beyin-omurilik sıvısı, kemik iliği ponksiyonu ve atesli
olgularda kan alınarak sürme preparatları yapılır. Preparatlarda takizoiti görmek için
Giemsa ve Wright, doku kistlerini görmek için periodic acid schiff (PAS) ve Wright-Giemsa
boyaları kullanılır. Eğer muayene materyali biyopsi ise doku kesitleri hematoksilen-eozin
ile boyanır. Alınan materyal birkaç ml hacminde sıvı ise bu sıvı 2000 devirde 20 dakika
santrifüj edilerek çökeltiden preparat hazırlanır ve aynı boyama yöntemleriyle boyanır
(DUBEY ve LINDSAY,1996) .


Elektron mikroskobunda teshis:
N. caninum‘da mikronemler plazmoleme dik olarak yerlesirken T. gondii’de
mikronem düzenli olarak bir yerlesim göstermistir. Toksoplazma kistleri ince duvar olup
beyin iskelet kalp kasını tercih ettikleri halde Neospora caninum kistleri Toksoplazma
gondii kistlerine göre kalındır (0,5 μm’den kalın) ve merkezi sinir sistemini toksoplazmaya
oranla daha çok tercih eder (DUBEY ve LINDSAY,1996).
Patolojik, Đmmuno-patolojik teshis :
Üç köpekten elde edilen beyin dokusu parçalarında avidin-biotin
immünohistokimyasal tekniği kullanılarak bradizoit ve doku kistlerinin varlığını ortaya
konmustur. Bu tekniğin ayırıcı teshiste oldukça spesifik olduğu belirtilmektedir
(JARDINE;1996).


Serolojik Teshis:
Neospora caninum’a özgü antikorları belirlemek için kullanılan serolojik testler tanı
için önemli asıl testlerdir. Bu testlerden özellikle IFAT ve ELISA neosporosis teshisinde
fazlaca kullanılır. Serolojik testlerde doku kültüründen hazırlanan N. caninum takizoitleri
antijen olarak kullanılırlar. Fareler üzerinde yapılan çalısmada N. caninum ile T. gondii
arasında antijenik olarak farklılık bulunduğu ve bu iki protozoon arasında çapraz
reaksiyonun meydana gelmediği saptanmıstır (DUBEY ve LINDSAY, 1996; BJÖRKMAN ve
ark., 1997; BJÖRKMAN ve UGGLA, 1997).


IFAT
Canlı hayvanlarda neosporosis teshisi IFAT ile IgM’ye karsı hazırlanan floresans
isaretli antiserumla çalısır. IFAT anti-nüklear antikor (ANA) ve Romatoit Faktör (RF)
içeren serumlarla da yalancı negatif sonuçlar verebilmektedir(DUBEY ve LINDSAY,1996).


ELISA
IFAT testine göre daha hassas ve spesifik bir testtir. RF ve ANA’nın neden olduğu
yalancı pozitiflik bu testte görülmez (DUBEY ve LINDSAY,1996)


KÜLTÜR
Neosporosisin tanısında kültürün fazla bir pratik değeri yoktur. Beyin omurilik
sıvısından elde edilen materyalin veya N. caninum kistlerinin yada in vivo olarak deney
hayanlarından sağlanan tasizoitlerin doku kültürlerinde üretilmesiyle hem teshis
yapılabilir ve hem de elde edilecek takizoitler sitolojik, sitokimyasal ve antijenik
çalısmalar için olanak sağlar (CONRAD ve ark., 1993).


TEDAVI
Bu güne kadar Neospora caninum’a karsı spesifik bir ilaç belirlenememistir. Bu
protozoer infeksiyonun sağaltımında toxoplasmosis infeksiyonlarında tavsiye edilen
preparatlar kullanılabilir. Kullanılan ilaçlar sadece takizoitlere etkilidir. Neospora
infeksiyonlarının sağaltımı konusunda in vitro olarak yapılan bir çalısmada; 0,005 mg/ml
lasalocid sodium, 0,05 mg/ml monensin sodyum, 0,01 mg/ml prithrexim, 0,05 mg/ml
pyrimethamine ve 5,0 mg/ml trimethoprime’in sığırların monosit hücre kültüründen
köken alan hücre içi N. caninum takizoitlerinin gelismesini önlemede etkili olduğunu
belirtilmistir. Aynı çalısmada 10,0 mg/ml amprolium hydrocloid, 200 mg/ml
sulfametaksazole ile tedavi edilen kültürler, kontrollerle karsılastırıldığında da kayda
değer bir farkı görülmemistir (LINDSAY ve DUBEY,1986). Deneysel olarak olusturulan
neosporosis infeksiyonlarında sulfadiazine ve amprolium’un etkileri immunosupressif
fareler kullanılarak incelenmis, sonuçta takizoit inokulasyonundan 7 gün sonra verilen bu
iki ilacında neosporiosis sağaltımında etkili olmadığı belirlenmistir (DUBEY ve
LINDSAY,1996).


KORUNMA KONTROL
Hastalığın yayılmasında arakonak ve son konak olan köpeklerin rolü büyüktür. Bu
yüzden köpeklerin gelisigüzel dıskılamaları önlenmelidir. Köpeklerin yoğun yasadığı
meralara sığırların sokulmaması ve yine köpeklerin ahırlara yaklastırılmaması önem
tasımaktadır. Hastalığın bulasma yollarından birisi de kontamine atıktır. Böyle fötusların
köpekler tarafından yenilmesi engellenmelidir (DUBEY ve LINDSAY, 1996).
Son yıllarda hastalıktan korunma amacı ile ası gelistirme çalısmaları yapılmaktadır.
Neospora caninum takizoitlerinden hazırlanan bir ası su anda hastalığın yaygın olduğu
bölgelerde kullanılmaktadır (ANDRIANARIVO ve ark., 1999).

Δεν υπάρχουν σχόλια:

Δημοσίευση σχολίου